Bazı anne ve babalar vardır, çocuklarını sürekli şikayet edip
dururlar.Çocukları okulda başarısız olduğunda, büyüyüp istedikleri yere
gelemediğinde, istedikleri şartlarda yaşayamadıklarında hatayı kendilerinde
aramazlar.Üstelik çocuklarını çok iyi büyüttüklerini böbürlenerek anlatırlar
çevrelerine. Onlara göre bir çocuğa iyi bakmanın en önemli kriterleri; çocuğun
fiziksel tüm ihtiyaçlarını karşılamak,dış etkilerden korumak,hasta olmamasını
sağlamak, her istediğini yapmaktan geçer çünkü.
Çocuğunun çok pasif olduğundan,hep arkadaşlarının etkisi altında
kaldığından yakınır mesela bir anne.Düşünmez ki o çocuğa evde hiç konuşma hakkı
vermemiştir.Bir söz söyleyecek olsa çocuğuna sen anlamazsın, sen sus diyerek
konuşmasına bile müsaade etmemiştir.Çocuk kendini, fikrini ifade edemez
hiç bir zaman.Sindirilmiştir.Böyle bir çocuğun okulda arkadaşlarının
arasında,ya da büyüdüğünde girdiği ortamlarda kendine güvenen girişimci bir
ruha sahip olması mümkün mü?
Çocuğunun sorumsuzluğundan şikayet eden ebeveynler aslında sorunun kendilerinde
olduğunu düşünmezler.Çocuğuna küçüklüğünden beri hiç bir sorumluluk vermez,
eline attığı her işte sen beceremezsin, eline yüzüne bılaştırırsın vb. tutumlar
sergilerlerse o çocuğun sorumluluk sahibi olmasını da bekleyemezsiniz.
Bir de çocuklarını sözüm ona terbiye etmek için sürekli döven ya da aşağılayan, olmadık hakaretler eden anne ve babalar var.Onlara ne demeli!Üstelik çocuklarının ilerde sözü dinlenir,lider ruhlu bir insan olmasını beklerler.
Başarılı olmasını istediğimiz çocuğumuza yetenekleri doğrultusunda inanmalı ve yüreklendirmeliyiz.Bizlerin kendilerine inandığını hisseden çocuklarımız emin olun bizi utandırmayacaklardır.Hatta bu konu ile ilgili yapılan bir çalışma var.Bir grup öğretmene girdikleri sınıfta bazı öğrencilerin üstün yetenekli olduğu söylenmiş.Ve bu çocukların gelişebilmeleri için zorlamaları talimatını vermişler. Ve araştırma sonucuna göre, bu öğrenciler sınıfın en başarılı öğrencileri olmuş.Araştırmayı önemli kılan taraf ise aslında o çocukların yüksek bir zeka düzeyine sahip olmayışı tam tersine bazılarının zayıf öğrenci olmalarıymış.Başarıyı getiren sebepse o çocukların üstünlüklerinden emin olma duygusundan başka bir şey değil.
Onlar bizim aynalarımız.Yapmasını istediğimiz şeyleri davranışlarımızla örnek olarak yaptırmalıyız. Kitap oku,televizyon seyretme,sigara içme demekle olmuyor.Önce kendimize bir bakıp çeki düzen vermeliyiz. Saygı duymanın ne olduğunu biz onlara saygı duyduğumuzda anlayabilirler. Sevgi dolu bir insan olması için sevgi dolu bir ortamda büyütmeliyiz onları.
Bir de çocuklarını sözüm ona terbiye etmek için sürekli döven ya da aşağılayan, olmadık hakaretler eden anne ve babalar var.Onlara ne demeli!Üstelik çocuklarının ilerde sözü dinlenir,lider ruhlu bir insan olmasını beklerler.
Başarılı olmasını istediğimiz çocuğumuza yetenekleri doğrultusunda inanmalı ve yüreklendirmeliyiz.Bizlerin kendilerine inandığını hisseden çocuklarımız emin olun bizi utandırmayacaklardır.Hatta bu konu ile ilgili yapılan bir çalışma var.Bir grup öğretmene girdikleri sınıfta bazı öğrencilerin üstün yetenekli olduğu söylenmiş.Ve bu çocukların gelişebilmeleri için zorlamaları talimatını vermişler. Ve araştırma sonucuna göre, bu öğrenciler sınıfın en başarılı öğrencileri olmuş.Araştırmayı önemli kılan taraf ise aslında o çocukların yüksek bir zeka düzeyine sahip olmayışı tam tersine bazılarının zayıf öğrenci olmalarıymış.Başarıyı getiren sebepse o çocukların üstünlüklerinden emin olma duygusundan başka bir şey değil.
Onlar bizim aynalarımız.Yapmasını istediğimiz şeyleri davranışlarımızla örnek olarak yaptırmalıyız. Kitap oku,televizyon seyretme,sigara içme demekle olmuyor.Önce kendimize bir bakıp çeki düzen vermeliyiz. Saygı duymanın ne olduğunu biz onlara saygı duyduğumuzda anlayabilirler. Sevgi dolu bir insan olması için sevgi dolu bir ortamda büyütmeliyiz onları.
Çocuk yetiştirmek gerçekten bir sanat.Küçükken onları doğru şekilde
yetiştirirsek ilerde hayal kırıklığına uğramayız.Yani sözün kısası Ne
Ekersek Onu Biçeriz...
Sevgiyle Kalın
Helen
Sevgiyle Kalın
Helen
Yorumlar
Yorum Gönder